"Dünya sadece zevk, eğlence, mutluluk, ihtiras ve bilimum ihtiyacın giderilerek yaşanıp ölünen bir yer midir?" diye bana bir mesaj atarak surekli susturmaya calistigim beynimdeki varolcu canavari costuran canim arkadasim Turgut'a...
Olum genelde bunalim veya kederle iliskilendirilir, oysa benim olme istegini duydugum tek an, asiri mutlu oldugum bir andi.
Bir yaz gunuydu, Bodrum'daydim, yanimda arkadaslarim vardi, annemi opup koklamistim, bizim evde hep birlikte kahvalti yaptiktan sonra denize girmis, havuzda oynamis, cig borek yemis, aksaminda dus bile alamadan tuzlu bikinilerimizin uzerine cektigimiz sortlarla igrenc muziklerin caldigi bir barda delice eglenmis, mekanlar kapaninca Cafe del Mar'in plajinda nargile icerek gunu agartmis, ve hic uyumadan kahvalti yapmak icin bize gitmek uzere 7 kisi bir arabaya dolusmus, Guvercinlik'in yolunu tutmustuk. Kivrilan yollarda deniz kenarinda ilerlerken kendi kendime dedim ki, "Allah'im cok mutluyum. Boyle bir anda olmek istiyorum."
Oyle siradisi sevinc patlamasi yaratacak birsey olmamisti ama kendimi ucsuz bucaksiz hissetmistim o gun. Cok ama cok ozgurdum, her an her yere gidebilir, herseyi yapabilirdim. Cok sevildigini hissetmek insani ozgurlestiren birsey. Seven beni boyle de seviyor zaten diyerek korkmadan kirabiliyor insan tabulari, kafasinin dikine gidebiliyor. O arabadaki herkes bir birimizi cok seviyorduk, o yuzden biz ozerktik, dokunulmazdik, durdurulamazdik. Sevilmek insani yenilmez hissettiriyor. Sanki ucurumun kenarindan kendimi biraksaydim kayalara, bana birsey olmazdi o gun.
O noktadan daha iyiye zaten gidemezdi hayat. Ondan ote mutluluk olamazdi. O an, orada olebilirdim.
Olum nedir ki aslinda? Hayatta ne yaptiysan yanina kaldigi noktadan baska birsey mi olum?
Ne kadar calismissin, ne kadar yukselmissin, ne kadar biriktirmissin, ne fark eder ki oldukten sonra. Hepimizin bir vakti var su dunyada, ozunde, yaptigimiz herseyi kendimizi zil calincaya kadar oyalamak icin yapiyoruz. Kendinizi nasil oyalamayi tercih edersiniz, sevgilinize sokularak mi, yoksa muhasebe kayitlarini ederek mi?
Insana olumu unutturduklari an, hayatinin kontrolunu ele geciriyorlar. O zaman burdaki sayili vaktini hiyar gibi bir ofis hucresinde gecimeye ikna ediyorlar seni. Kisir donguye giriyorsun; calistikca olumu unutuyor, olumu unuttukca calisiyorsun. Olumden en cok korkan kole ruhlardir, onlar da kacip kacip plazalara, uc harfli kisaltmalara indirgenis titrelere saklanirlar.
Hayat ve olum ic icedir, bu yuzdendir ki yasamayanlar, olmeyi de beceremezler.
18. katin klimasini solumus cigerler mi daha guzel curur, yoksa Istanbul sokaklarinin egzozunu soluyan cigerler mi acaba?
Sadece ozguveni tam insanlar becerebilir yasamayi. Cunku onlarin, toplumun onaylarina ihtiyaci yoktur kendi degerlerini bicmek icin. Bir koltuk kapmalarina gerek yoktur kendilerine kendilerini ispat etmek icin. Nitekim, sacini supurge etmeden yukarilara tirmanilmaz, supurge olmus kafada da yasama sevinci kalmaz.
Aslinda evet, dunya zevk, eglence, mutluluk, ihtiras ve bilimum ihtiyacin giderilecek, yasanip olunen bir yer bence. Ama en buyuk ihtiyac sevgi. Ve sevgi oyle bir tezattirki beraberinde hem ozgurluk, hem de sorumluk getiriyor ki, budur beni rayimda tutan, iyi bir insan yapan. Sevdiklerimi mutlu etme istegi. Onlar benim hayatimin anlami, tadi tuzu.
Bir erkek arkadasimla ideolojik bir mesele yuzunden deliler gibi kavga etmistik (zaten hic elle tutulur birsey icin kavga etmezdik, ideolojik kapismalardi bizimkisi). O demisti ki, "Cocugumuz olursa astronot olsun isterim, onu o yonde hazirlayacak sekilde yetirecegim". Ben de kuplere binmistim, sen nasil olur da cocugun hayatina onun icin karar verirsin, bu nasil bir egodur?!!" diye. O da, "Ben insanliga hizmet etsin istiyorum, bundan daha yuce bir misyon olabilir mi?" demisti. Ben de bu dusunce sekillerinin, toplumun insanlari kole hayatlara hapsetmek icin gelistirilmis ego tuzaklari oldugunu savinmustum. Oyle ya, yoksa kim cekecek dunyanin pisligini. Elbet insanlari hayatin guzelliklerinden vazgecirip kolelige razi edecek motivasyonlar yaratmak lazim...
Cildirdim, ne o, birileri bir labratuara benim cocugumun adini verecek yada heykelini dikecek diye o omrunu uzayda yanliz ve hayattin butun guzelliklerinden uzak mi gecirecek?! Dedigim gibi, olum ne yaptiysan yanina kaldigi an. Benim cocugum oldugunde yanina hovardaliklari, asklari, dostluklari, hayal kirklari, ihanetleri, maceraleri, yedigi yemekler, dinledigi muziklar, ettigi danslar, ciktigi daglar, catisinda bira ictigi binalara kalsin isterim, ona buna hizmet yillari degil.
Ona aynen soyle dedim, "Kamyon soforu olsun daha iyi. En azindan otoyol kenarinda uc liraya iki fahiseyle sevisir."
Olmebilmek icin cok mutlu olmak lazim, cok... Aksi helde olum dunyadan yitmekten baska birsey degil.